Akdeniz'in masmavi sularında güneşin altın ışınlarıyla parıldayan bir ada ülkesi olan Kıbrıs, çekici iklimi ile yılın her döneminde uzun tatiller ve hafta sonu kaçamakları için ideal bir tatil beldesidir.
Sadece pırıl pırıl denizi ve muhteşem kumsalları ile değil, kültürel ve tarihi zenginlikleri ve eğlenceli gece hayatıyla da bir çekim noktasıdır.
Dünyanın bölünmüş son başkenti olan Lefkoşa’nın ilk yerleşim yeri olan Surlariçi, çember şeklinde surların içindedir. Görülecekler rotanıza Surlariçi’ni de ekleyerek daracık sokaklar arasında farklı uygarlıklara ait izlere tanık olacağınız bir keşfe çıkın!
Tarihe meydan okuyarak günümüze kadar sağlamlığını koruyan Büyükhan, Surlariçi’nin en hareketli yerlerinden biridir. Handa bulunan hediyelik eşya dükkanları ve kafelerle siz de güne kısa mola verin.
Önceki adı St. Sophia Katedrali olan Selimiye Camisi, Lüzinyan döneminde gotik bir mimariyle inşa edilmiş, sonrasında Osmanlılar tarafından camiye çevrilmiştir. Surlariçi’nde bulunan cami, kendine has mimarisiyle tüm tarihseverleri bekliyor.
Beşparmak Dağları'nda bulunan ve yaklaşık 732 metre yükseklikte yer alan St. Hilarion Kalesi, Orta Çağ'dan bu yana ayakta duruyor ve kendine has mimarisiyle ziyaretçileri büyülüyor. Masallardan fırlamış gibi görünen bu kale, rivayete göre Umberto Eco ve Walt Disney’in eserlerinin ilham kaynakları arasında bulunuyor.
Girne’nin doğusunda Beylerbeyi Köyü’nde Beşparmak Dağları’nın eteğinde kayalıklar üzerinde kurulmuş tarihi Bellapais Manastırı, gotik mimari tarzının en güzel örneklerinden biri olarak biliniyor. Girne'nin hemen hemen her yerinden görülebilen, deniz ve doğa manzarasıyla da turistlerin büyük ilgisini çeken manastır, kimi zaman klasik müzik konserlerine de ev sahipliği yaparak tarih ve sanatı buluşturuyor.
Bizanslılar tarafından M.S. 7. yüzyılda inşa edilen Girne Kalesi, adeta bir açık hava müzesini andırıyor. Muhteşem mimarisinin yanında tarihi ve kültürel dokusuyla yüzyıllar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan kale, ziyaretçilere görsel şölen yaşatıyor.
Etrafında tarihten izler taşıyan Girne Yat Limanı, kahvenizi yudumlarken gün batımını izlemek, güzel bir yemeğin tadını çıkarmak, marina içinde bulunan mağazalarda alışveriş yapmak ya da sadece muhteşem manzara eşliğinde yürüyüş yapmak için harika bir alternatif.
Karaoğlanoğlu Müzesi ve Şehitliği, Kıbrıs Harekatı sonucunda ölen şehitlerin anısına inşa edilmiştir. İçerisinde mezarlık ve savaş esnasında kullanılan araçların sergilendiği açık hava müzesi bulunur.
İtalyan asıllı Rum Paulo Paolides tarafından yapılan ve yer altı dünyasıyla bağlantılı bir avukat olan kurucusunun sıra dışı hikayesiyle öne çıkan köşkün misafirleri arasında Sophia Loren’in de bulunduğu iddia ediliyor. Yüksek güvenlik ilkesiyle inşa edilen köşk, her bir köşesinde farklı sürprizler ve hikayelerle ziyaret edilmeye değer.
Güzelyurt’ta bulunan ve Bizans Dönemi’nde Kıbrıs’ın önemli azizlerinden biri olan St. Mamas adına yaptırılan kilise günümüzde Kıbrıs’ta hala kullanılan nadir kiliselerdendir.
Aziz Mamas Kilisesi’nin hemen yanında bulunan ve İkon Müzesi olarak da anılan Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji Müzesi, dondurulmuş hayvanlardan oluşan ve arkeolojik eserlerin sergilendiği salonlar olmak üzere iki kısımdan oluşup görülmeye değer yerler arasında bulunmaktadır.
Savaştan önce gözde bir tatil beldesiyken şu an hayalet şehir olarak varlığını sürdüren Kapalı Maraş, ziyaretçilere tarihe farklı bir perspektiften bakma olanağı verirken kendilerini bir film setinde hissetmelerini sağlıyor.
Mağusa’nın en turistik meydanlarından olan Namık Kemal Meydanı’nda, Namık Kemal Müzesi, Namık Kemal Zindanı kafeler, restoranlar ve tarihi mekanlar bulunuyor. Kemal’in “Gülnihal” ve “Akif Bey” oyunlarını kaleme aldığı mekanda bulunmak ve güne edebiyat kokan bir mola vermek için harika bir durak.
Eski adı St. Nicholas Katedrali Olan ve Lüzyanlılar tarafından yapılan Lala Mustafa Paşa Cami, gotik mimari izleri taşıyor ve avlusunda 7 asırlık bir tarihe tanıklık eden cümbez ağacı bulunuyor. Geçmişte birçok kral ve kraliçenin taç giydiği ihtişamlı bir yapıda, tarihin arka odalarında gezinmek isterseniz bu camiyi rotanıza ekleyebilirsiniz.
Hiristiyanlık açısından önemli bilgiler ve ikonlar ile dönemin özelliğini taşıyan pek çok değeri de içerisinde barındıran, 477 yılında yapılan St. Barnabas Manastırı, tatile tarih katmak için müthiş bir alternatif.
Geçmişe açılan bir pencere mahiyetindeki Salamis Antik Kenti’nin Tunç Çağı’nın sonlarında M.Ö. 1100’lere kadar Kıbrıs’ın başkenti olduğuna inanılır. İhtişamını günümüze kadar taşıyan Salamis Harabeleri’nde Forum, Roma Jimnastik Salonu, Roma Tiyatrosu, Pazaryeri, Zeus Tapınağı ve Salamis krallarının mezarı bulunmaktadır.
Şehrin kalabalığından uzakta bulunan ve Caretta Caretta’lara da ev sahipliği yapan Altınkum Plajı, ismine yakışır kum kalitesi ve berrak deniziyle serinliğe sakinlik katmak isteyen herkes için harika bir durak.
Zafer Burnunda yer alan manastır, “Mucizeler Yaratan”, “Rüzgarların Hakimi” ve “Yolcuların Koruyucusu” olarak da anılan Apostolos Andreas'a adanmıştır. İhtişamlı mimarisinin yanında göz alıcı iç mekanıyla da beğeni kazanan manastır, ziyaretçilerini mistik bir yolculuğa davet ediyor.